Hadi Coğrafi Özellikleri Bi Kenara Bırakalım

“Türkiye; 3 tarafı deniz, 80 milyonu güvensizlerle kaplı bir kara parçasıdır.” Gerçekten. Hadi coğrafi özellikleri bi kenara bırakalım, kamerayı haritaya biraz daha yaklaştıralım, teker teker bakalım insanlara.

Güvensiz, anlayışsız ve sabırsız insanlar ülkesiyiz. Anneannem hastanede yatarken daha net fark ettim bunu. Asansöre bindim, 3. kata çıkacağım, bastım düğmesine, etrafında kırmızı ışık yandı. Buraya kadar hiçbir sorun yok. Arkamdan iki kadın bindiler elleri kolları poşetlerle dolu, biri elindekileri diğerine uzattı, o da aynı kata bastı, sonra poşetlerini geri aldı. Biraz sonra tam kapı kapanacakken yaşlı bir amca bindi, o da -daha önce en az 2 defa basılmış olmasına ve kırmızı ışığın da yanmasına rağmen- yine de 3. kata bastı ve biz sonunda yukarı çıktık. Biraz zaman sonra aşağı inmem ve dolayısıyla da asansörü kullanmam gerekti; şöyle derin bi nefes aldım tabii önce. Baktım biri aralıksız olarak çağırma düğmesine basıyor. Hani sanki tek basışında 1 saniyede 1 metre yükseliyorsa; 2 kere basınca saniyede 2 metre oldu, e şimdi 10 kere bastı bizi almadan çıktı hatta aşağıya bile indi zaten asansör? Yani neyin aceleciliği bu, neden bu kadar sabırsızlık? Aşağıya 1 dakika geç insek başımıza gelecek herhangi bir felaket olduğunu sanmıyorum. Neden hem beni geriyorsun, hem kendin geriliyorsun, hem de makineyi bozuyorsun? Cidden buna gerek var mı?

Hadi asansörü kenara koyuyorum, hayatın her yerinde böyleyiz. Herhangi bir gecikmede, aksamada -süresi ne kadar kısa olursa olsun surat asmaya başlıyoruz. Yolda önümüzdekiler yavaş yürürse ona bile sinirlenip solluyoruz hemen çünkü hep yetişmemiz gereken bir yer var; sürekli kaçırma telaşı içindeyiz, oradan oraya koşuştururken aslında o kadar çok şey kaçırıyoruz ki. Mesela yanından geçtiğimiz ağacı, ağaca tüneyen kuşu, kuşun tüylerinin rengini konuşamıyoruz hiç. Aslında biraz duraksasak, azıcık zaman ayarını yavaşlatsak şu hayatın, kısa zamana çok şey sıkıştırmak yerine uzun uzun küçük işlerle uğraşsak fark edilmeyi bekleyen çok ağaç, çok kuş var. Çünkü bazen de gözümüzü saatten alıp gökyüzüne bakmamız gerekiyor; güneş bugün başını kaldıranları nasıl karşılıyor, hangi bulut neye benziyor konuşmak gerekiyor. Bunlar da ihtiyaç, gerçekten.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *